ÇED FİNANSAL BİR PARAMETREDİR..

  • Ülkemizde yapılan yatırımlarda ÇED Raporunun yeri ve önemi nedir?

Öncelikle ÇED’in ne olduğunun açıklanması uygun olacaktır.

ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) ;

  1. Yatırımcıyı gerçekleştirmesi planlanan faaliyeti ile ilgili olarak, mer’i mevzuat açısından pek çok taahhüt altına alan,
  2. Yatırımın gerçekleştirmesi esnasında teknolojiyi belirleyen,
  3. Bu yatırımın gerçekleştirilmesi sonrasında oluşabilecek çevresel etkiyi değerlendiren,
  4. Buna göre gerekli alt yapıyı yatırımlarını yaptırtan,
  5. Yatırımı, bittikten sonra, faaliyeti izleyen ve meri mevzuat hükümlerine uygun olarak gerçekleştirildiğini tespit eden ve yürürlükteki çevre mevzuatı hükümleri uyarınca; su kirliliği, hava kirliliği, gürültü kontrolü gibi pek çok mevzuat hükümleri uyarınca da yapılmış olan alt yapı yatırımlarının standartlara uygun olarak çalıştırtıldığı belgelenen bir süreç olarak değerlendirilmektedir.
  • Faaliyetler gerçekleştirilirken neden ÇED gibi bir sürece ihtiyaç duyuluyor?

Özellikle 1970-1980’li yıllarda yapılan yatırımlarda müracaatta bulunulduğunda (örneğin bir çimento fabrikası için) sadece ilgili kamu kurum ve  kuruluşlarının görüşü alınarak, Merkezi otorite tarafından karar verilen bir süreç olarak değerlendirilirdi. Bu karar sonrasında, gerekli finansman sağlanır ve sonra yatırıma geçilirdi. Halkın faaliyete esas görüş ve önerileri alınmazdı. Sadece kamunun vermiş olduğu izin ile o tesisler kurulabilirdi. Ancak Finans veren kuruluşlar bu tesislerle ilgili olarak her ne kadar kamu izin vermiş olsa da halktan gelen tepkiler ve açılan davalar neticesinde pek çok faaliyetin durdurulması, kapatılması, iptal edilmesi neticesinde mağdur oldular.  Yani finans veren kuruluş verdiği parayı bir şekilde  yatırımcıdan tahsil etmek durumunda kalırdı. Bu tahsilatı, icra, ipotek vb. şekilde tahsil etmek zorunda kalırdı. Bu şekilde sonuçlanan bir süreçte, dolayısıyla, yatırım da gerçekleştirilemezdi.

Bu konunun çözümünde gayrimenkul değerlendirme şirketleri devreye girdi ve verilen krediler sebebiyle, zorda kalan finansal kuruluşların zararları karşılanmaya çalışıldı. Zararların karşılanması ile finansal kuruluşların sorunları çözülmeye çalışıldı.  

  • Bu sorunlara çözüm için nasıl bir yol izlendi? Bu süreçteki en önemli faktör ne oldu? Bu faaliyetlere itiraz eden kimdi?

Halk. Çözüme; halkın görüş ve önerilerini alma kararı ile ulaşılmak istendi.  Yetkili makamlar tarafından mevzuata uygunluk açısından değerlendirme yaparken, projeye ilişkin halktan gelecek olan görüş ve önerileri de dikkate alarak, karar vermek üzerine bir planlama yapıldı.

Halkın görüş ve önerilerini değerlendirmek için proje ile ilgili duyuru yapıldı, halkın proje hakkında bilgi sahibi olması ve geri bildirim yapması sağlandı. Bu sayede, mümkün mertebe, planlanan bir faaliyetin gerçekleştirilmesi öncesinde yaşanan izin süreçlerinin, tüm paydaşların katılımı ve ihtilafsız gerçekleştirilmesi önceliği ile, sürecin “bir belgeye bağlanarak” sonlandırılması hedeflendi. 

Konunun sadece kamu kurum ve kuruluşları tarafından verilen bir izin olmasından ziyade, halkın görüş ve önerilerinin de alınarak değerlendirildiği, herkesin üstüne mutabakata vardığı “bir sonuca bağlanarak”, kredilendirme yapılması mevzuatla hükme bağlandı.  

ÇED Yönetmeliğinin 6. Maddesinde bir proje ile ilgili izin, teşvik, onay, ruhsat, inşaat ruhsatı, yapı kullanma izin belgesi vb. almadan önce ÇED Belgelendirilmesinin yapılmasına hükmedilir.

Bu sayılan izinlerin hepsi ile ilgili aslında temelde yatan konu; önce ÇED Belgelendirmesi ön şartıdır. Bunları almadan önce yapmak durumunda olunan en temel belgelendirmedir.

  • Neden bu izinler öncesinde ÇED yapılmalıdır? Neden ön şarttır?

Bir yatırım için ayrılacak bütçe için finansman aracı olmaktadır. Bu, yatırımcının öz kaynağı ile yapılmamaktadır. Her projenin planlamasında bir kredi ile hazırlanan bütçe söz konudur. Bunun anlamı da bir finans kuruluşunun yapılacak yatırım için kaynak aktaracak olmasıdır.

Kredi veren kuruluş bir şekilde bu faaliyetin ÇED’i var mı yok mu diye bakmaktadır. ÇED Belgelendirmesi yok ise, kredi kaynağını vermemektedir. Bu durumda, Yatırımcı, yatırımını bir finans kuruluşundan kredi alarak gerçekleştirmek istediğinde, ÇED Belgelendirmesini yapmak zorunda kalmaktadır.

  • ÇED Belgelendirmesi yapmak, bir yatırımın hayata geçmesi için yeterli midir? Sonraki adımlar ne olmalıdır?

Konu ile ilgili bir level daha atlıyoruz. Finansal kuruluş, Yatırımcının ÇED Belgelendirmesi yaparken, raporunda yer alan ve yatırımı ile ilgili verdiği,  yapmayı taahhüt ettiği hususlara uygun bir yatırım yapıp, yapmadığını sorgulamaktadır.

Yani başka bir değiş ile yatırımın gerçekleşmesi sonrasında, yatırımcıdan kaynaklanan nedenlerden dolayı, her ne kadar ÇED belgesi olsa da, faaliyetin taahhütlere aykırı yapılması, iptali, durması yada askıya alınması vb. durumda, Finans şirketi, kredi geri ödemesini almak için yine gereğini yapacağını ifade etmektedir. Yatırımın hayata geçmemesinden kaynaklı sorunların neden olacağı hususları yatırımcıya mal etmekte ve kredi geri  ödemesini yine yatırımcından her koşulda tahsil edeceğini belirtmektedir.

Dolayısıyla yatırımcı ÇED’e tabi bir faaliyet gerçekleştirecek ise, o yatırımını ÇED raporuna ait esaslar doğrultusunda gerçekleştirmek zorunda kalmaktadır. Bu da faaliyetlerin izleme süreçlerinde, olması beklenen ve desteklenen bir sonuçtur.  

  • Faaliyetin “izleme” süreci nedir? Kazandırdıkları nelerdir?

ÇED raporunun en önemli kısımlarından birisi izleme sürecidir. Monitoring olarak da ifade edilir. Bu izleme sürecinde de Yatırımcı bir faaliyeti gerçekleştirmeye yönelik, bir takım taahhütlerde bulunmaktadır. İzleme; bu  taahhütlerin yerine getirip getirilmediği, gerek alt yapı, gerek üst yapılar noktasında, gerek teknoloji noktasında, kontrolü ve değerlendirilmesi anlamına gelmektedir.

Özetle, ÇED başlı başına bir süreçtir. İzin alınınca nihayetlenen bir süreç değildir. Bu süreç içerisinde, eğer yatırım faaliyete uygun olarak gerçekleştirdiyse, taahhütler rapora uygun olarak gerçekleştirildiyse, yatırımcı iskan alabiliyor ve ondan sonrada inşaat iskanı alarak, işyeri açma ve çalışma ruhsatını da alarak faaliyetine devam edebilmektedir. Aslında sürece bakıldığında, ÇED; kendi işleyişinde oldukça net ve akıcı kurallarla yürüyen, içerisinde son derece olumlu ve mantıklı sonuçlara ulaşılan bir süreçtir.

  • ÇED sürecinin bu şekilde olması yeterli mi? Bir iyileştirmeye ihtiyacı var mı?

ÇED sürecinin bir iyileştirmeye ihtiyacı olduğu düşünülmektedir.  

Bir eksiklik olarak adlandıracağımız husus; ÇED İzlemenin yapılan her türlü yatırım, bina, proje, faaliyet vb. tüm konu başlıklarında yapılmasıdır.

Mühendislik projelerinde, yapı projelerinin uygun olduğu belgelenmeden, iskân alınamamaktadır. İnşaat ruhsatı alıp, yapı yapılmış olsa dahi, yapı projesine uygun değilse iskan alınamamaktadır.  

Hatırlayın çevrenizde, 30 – 40 cm taşma sebebi ile iskan alamadığını belirten insanlar vardır. Sebebi budur. Çünkü imar mevzuatı hükümleri uyarınca legal yapının tanımı bellidir. Projeye ilişkin öncelikle imar planı olmalıdır. Sonrasında vaziyet planı olmalıdır. O vaziyet planındaki yapı, belirlenen alana ve projesine uygun olarak inşaa edilmelidir.

Bunlardan bir tanesi olmadığı zaman iskan alınamamaktadır. Dolayısıyla İmarlı bir alanda, iskan almış olan bir yapı demek aslında, imar mevzuatı hükümlerinin yerine getirildiğinin belgelenmesi demektir.

ÇED raporu hazırlanan bir proje için, yukarıda sayılan tüm süreçler yaşanmakta ve nihayetinde işyeri açma ve çalışma ruhsatı alarak, yatırım gerçekleştirilmektedir.  

Peki bu süreçler belgeleniyor mu? Yani yetkili makam nezdinde verilmiş olan karara esas ÇED raporlarında, o faaliyetin ÇED raporun da belirlenmiş esaslar çerçevesinde yapılıp yapılmadığı belgeleniyor mu? diye sorgulandığında, cevap; Hayır.

Belgelenmediği için de iskânın ön şartı, iş yeri açma ve çalışma ruhsatının ön şartı olan “ÇED sürecinin belgelendirilmesi” bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır.  

Bir başka değişle ÇED’e tabi olan faaliyetlerde, faaliyete geçtiği anda, bu faaliyetin ÇED raporunda verilmiş olan taahhütlere uygun yapıldığının belgelenmesi gerekir. Bu belge olmadığında da sanayi tesislerine ve tüm yönetmeliğe tabi olan tesislere iskan ruhsatı ve diğer ruhsatlar, iş yeri açma ve çalışma ruhsatı gibi ruhsatlar verilmemelidir. Aksi takdirde ÇED ile ilgili olarak hazırlanmış olan bir rapor Yatırımcının elinde olur, iyi niyetle uymaya çalışan bir faaliyet sahibi olur, ancak, sonrasında, o rapora uygun olarak yatırım gerçekleştirilmez ise “halk” tepki verir. Sonrasında, süreçler hukuka taşınarak, taraflar mahkemelik olabilir. Mahkeme yürütme durdurma kararı verir ve faaliyet gerçekleştirilemez hale gelir. Dolayısıyla ÇED süreci sonrasında yatırımın gerçekleştirilmesi akabinde, bu sürecin işlediğinin belgelenmesi, özellikle izleme raporu ile belgelenmesi ve sonucunda karar verilmesi gerekmektedir. Bu kararın adı da “bu faaliyet ÇED raporunda belirtilen hüküm ve yasasına uygun gerçekleştirmiştir belgesi” olmalıdır.

Bu belgede iskân şartı olmalıdır. İskan verilmeden önce bu yatırımlarda bu belge, şart olarak aranmalıdır. Bu sayede, bir mühendislik yapısında, proje ile direkt fiili olarak yapılan uygulamanın birbiriyle uyumlu olarak yapıldığı belgelenmiş olmalıdır. Şu anda ÇED in  bu kısmı açıktır. Bu kısmı açık olmuş olduğu için de çevremizde duymuş olduğunuz pek çok yatırımla ilgili olarak “ÇED raporuna uygun olarak yapılmadı” denilmesinin sebebi de bundandır.  

Bu konunun, Yetkili Makam olan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından belgelenerek, tüm taahhüt verenlerin bu taahhütlerini yerine getirdiğini belgelemesi ile Yatırımcının da Raporu hazırlayanların da bu izleme ve belgeleme sayesinde, yapılan çalışmaların sonuca ulaştırılması gerektiği düşünülmektedir. Bakanlığın da bu belge sayesinde, görevi sırasında aldığı sorumlulukları belgeleyerek, sonuca ulaşılmasına katkı sağlaması gerekmektedir. Bu süreç eksiktir, bu sürecin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ivedilikle tamamlanması beklenmektedir.

Cem ARÜV

8.8.2023

Yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.