Ülkemizde gerçekleştirilmesi planlanan bir sanayi yatırımı için, hele birde kıyı tesisi varsa, onlarca kurumdan, 8677 adet imza alınması gerektiğini biliyor musunuz? Müracaatınızı, yasal süreler içerisinde ilgili kurumların görüşlerini vereceği kabulü ile takip edip, izin süreç yönetimini, kurumların kendi inisiyatifine bıraktığınızda, herhangi bir problem çıkmaması halinde, ülkemizde bir yatırımın gerçekleştirilebilmesi için geçecek minimum süre 5 yılı buluyor.
Yatırımcının izin süreç yönetimi noktasında, eğer yeterli teknik kadrosu ya da izin süreç yönetiminin bütününü gören, doğru seçilmiş, çevre danışmanlık firması yoksa, mevzuat uygulamaları arasında sıkışıyor ve ister istemez yatırımı gecikiyor.
Ülkemizde yer alan sermaye kesiminin öz kaynakları sınırlı olduğu için, eğer bir yatırım yapılacaksa mutlaka iç yada dış kaynaklı krediye ihtiyaç duyuluyor. Kredi temininin ise kendine özel kullanım koşulları var. Bu koşullar çerçevesinde belirli süreler içerisinde kullanılması gereken kredilerin, geri ödemesinin de planlaması gerekiyor. Dolayısıyla potansiyel yatırımcı, finansmanı temin etme koşullarının kendisinde oluşmaya başladığını hissetmesini müteakip, büyük bir hızla yatırımını gerçekleştirip, kullanılan kredinin geri ödemesi yapmak istiyor. Yatırımın, izin süreçlerinin süresi içerisinde sonuçlandırılamaması sebebi ile gecikmesi sonrasında meydana gelecek ilave maliyetlerin, doğal olarak geri ödenmesi zor bir borç yönetimine dönüşmesini istemiyor.
Genellikle ekonomik parametrelerin olumlu olduğu dönemlerde, kendi ölçeğinde sermayesini yatırıma dönüştürmek isteyen faaliyet sahipleri, finansman yükünü sırtına yüklediği ağırlık sebebi ile maalesef mevzuat uygulamaları yokmuş, devlet ve onun bürokrasisi emirlerine amade imiş gibi, bazen pervasızca siyasileri de kullanarak, bürokrasi üzerinde baskı oluşturarak, zamanla sonuç arasına sıkışan işlerini çözmeye çalışıyorlar.
Halbuki yatırımcısı için elinden gelen her türlü iyi niyetli çözümü üretmeye çalışan devlet ve onun işleyiş mekanizmasını oluşturan bürokrasisinin de, uygulamak zorunda olduğu mevzuat ve bu mevzuata bağlı hükümler ve yerine getirilmesi zorunlu olan yükümlülükler var.
Mevzuat tek, ancak, gerçekleştirilmesi planlanan her faaliyetin bağlı olduğu temel bir kanun ve bu kanun uyarınca yaşanması gereken ayrı ayrı izin süreçleri var. Yatırım kararının alınması aşamasında, faaliyetin gerçekleştirileceği yerin özelliklerinin de göz önünde bulundurulduğu, o faaliyete özgü “izin süreç yönetimi planının” faaliyet sahibi tarafından, konunun uzmanlarına hazırlatılması gerekiyor.
İzin Süreçleri Yönetim planında; gerçekleştirilmesi planlanan faaliyetin bağlı olduğu tüm mevzuat hükümleri belirlenmeli, mülkiyete ilişkin izin süreçlerinin nasıl çözümleneceği, arazi kullanım kararına esas izinlerin nasıl yürütüleceği, imar mevzuatı uyarınca yapılacak yapılara ilişkin izin ve ruhsat süreçlerinin nasıl yönetileceği, faaliyetin inşaat ve işletme aşamasındaki aşamasında ki çevresel etkilerinin nasıl önleneceği, izleme ve kontrol çalışmalarının nasıl yapılacağı, İş yeri açma ve Çalışma Ruhsatlarına ilişkin mevzuat uyarınca yapılması gereken iş ve işlemlerin neler olduğu, çevre kanununca alınacak İzin ve lisanslara ilişkin yönetmelik uyarınca yürütülecek çevre izni süreç yönetimi ve son olarak çevre denetiminin nasıl yapılacağı hususu, kurumlar sosyolojisinin temel prensiplerine uygun olarak şekillendirilerek yer almalıdır. Ayrıca ülkemizde herhangi bir mevzuatı olmasa da faaliyetin sosyal etkilerinin incelendiği, irdelendiği sosyal etki değerlendirme analizlerinin yapıldığı bir çalışmanın da “izin süreç yönetim planının” bir parçası olmalıdır.
Faaliyet sahiplerinin, elinde izin süreç yönetim planı olmadan gireceği her türlü yatırım, kendisi için ve onu finanse eden kredi kuruluşları için belki de telafisi mümkün olamayabilecek riskler içermektedir. Kredi kuruluşları elinde izin süreç yönetim planı olmayan firmalara yakın gelecekte kredi veremez duruma geleceklerdir. Ülkemizde sanayi yatırımının nasıl yapılacağını bildiğini iddia eden kişilerden biri olarak ben, samimi olarak söylüyorum, izin süreç yönetimindeki belirsizlik her açıdan alınabilecek en büyük risktir. Çünkü hali hazır mevzuat uygulamaları göz önünde bulundurulduğunda, yatırımcının faaliyetini gerçekleştirme aşamasında tek başına izin süreç yönetim mekanizmasını sonuçlandırması neredeyse imkansızdır.
Bu sebeple yıllarca devam eden ama bir türlü sonuçlandırılamayan yatırımları konuşup duruyoruz. Bu sebeple her yıl yüzlerce yatırımcı ve onu kredilendiren banka mağdur oluyor. Bu sebeple pek çok yatırım mevzuata rağmen gerçekleştiriliyor. Bu sebeple mevzuata rağmen gerçekleştirilen pek çok yatırımla ilgili olarak, yargı, “yürütmeyi durdurma kararı” alıyor ve faaliyeti durduruyor. Bu sebeple sermaye gerçekleştirmeyi başardığı her faaliyet sonrasında kendisini “kahraman” gibi hissediyor.
Ülkemizin sayılı, saygın tecrübeli iş adamlarından biri ile, yaptığı bir yatırımla ilgili olarak sohbet ediyorduk. Kendisi 11 yıl süren izin süreci sonrasında hala faaliyete başlayamadığını ifade ediyordu. Mevzuatı ve onun uygulamalarını en az benim kadar iyi biliyordu. Hatta, beraber çalıştığı en samimi arkadaşlarından biri yanımıza gelince, muzip şekilde, “işte izin işlerini beceremeyen arkadaşım bu” diyerek bana şikayet ediyordu! Arkadaşı ise mahzun boynunu büküp elinden gelen her şeyi yaptığını, ama 11 yıldır faaliyete başlayamadıklarını maalesef kabul ediyordu.
İş adamına veda ederken aynen şunları söyledim. Ben kendi yapmış olduğum izin süreç yönetimi planlaması danışmanlığı işinin gereklerini biliyor ve yapıyorum. Siz benim yapmış olduğum işi öğrenmiş ve yapmaya çalışıyorsunuz. Ayrıca kendi işinizi de yürütüyorsunuz. Siz esas kendi işinizi yapın, bende kendi işimi yapayım. Çünkü ben sizin esas yaptığınız işi hiçbir zaman iyi yapamam. Sizde benim yaptığım işi zaten iyi yapamamışsınız! Bu sebeple ben kendi işimi yapayım, sizde kendi işinizi yapın! Anlaştık mı dedim! “Evet anlaştık” dedi. Ayrıldık.
İzin Süreç Yönetim planı olmadan yatırım yapılmaya kalkılırsa, mevzuatın ne şekilde uygulanacağı belki öğrenilir ama ömürden ömür gider, insanlar yeteneklerini kendi işlerinde kullanmak yerine, uzmanlık gerektiren işleri yapmaya kalkarlarsa, örneğimizde olduğu gibi aradan 11 yıl geçer, yatırım yapılmış olur, faaliyete başlanamaz.
Ülkemizde Çevre ve Orman Bakanlığının sağladığı imkanlarla yeni yeni gelişmeye başlayan çevre firmaları, bu konuda uzun yıllardır faaliyet gösteren köklü kuruluşlarla birlikte, yakın gelecekte küçüklü büyüklü faaliyetlerin İzin süreç Yönetim planlarının hazırlanması hususunda daha aktif rol alacaklardır. Bu sayede ülkemizde yanlış yer seçimi ve yanlış teknoloji seçimi sebebi ile bürokrasi çarkı içerisine sıkışmış pek çok faaliyet, mevzuatın, aynen gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, uzmanlarınca uygulanması neticesinde gerçekleştirilebilir hale gelecektir. Kimsenin şüphesi olmasın.